Evrimi Anlamak kapsamlı ve anlaşılır evrim rehberiniz!

OZGUN:Dilin Evrimi 14

Git ve: kullan, ara

3.4-Bir Alternatif

Evrensel Gramer, dilbilimciler için çok önemli ama başka alanlardan bilim insanları bu kavramı bilimsel bulmayabiliyor. Dahası diğer alanlardan araştırmacılar Chomsky’nin Evrensel Gramer’in varlığını iddia ederken ortaya attığı davranışçılık eleştirilerini göz ardı ediyorlar. Dilin evrimini inceleyenler, dilin ne olduğunu dilbilimcilere öğretmeye kalkınca “Dilbilim alanındaki elli yıllık tartışma boşuna mıydı?” diye sormak istiyor insan. Ancak neyse ki bilim, kısır tartışmalara mahkûm değil. Evrensel Gramer’in (Chomsky’nin anladığı şekliyle) varlığını kabul etmeyip dili davranışçılığın metotlarıyla anlama hatasına da düşmeyen bilim insanları var. Yakın bir zaman bu çalışma programının başarılı ya da başarısız önemli sonuçlar verebileceğini kestirmek zor değil.


3.4.1-Kirby [38] ve Christiansen [39][40]

Kirby

Bahsettiğim iddia “beyin tarafından şekillendirilen dil” tezinden hareketle Kirby ve Christiansen (K&C) öncülüğünde gündeme geldi. Bu tez temelinde dilin evriminin açıklanmasının ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu iddia ediyor. Bir EG’nin varlığını kabul eden adaptasyoncu olan ve olmayan açıklamaların sorunlu olduğuna işaret ediyor. Adaptasyoncu açıklamalar insan popülâsyonunun dağılımı ve dildeki değişimi açıklayamayacakları iddiasıyla eleştirilirken statik bir gramer üreticisinin bu dağılım ve değişim süreçlerinde oluşmasının mümkün olmadığı öne sürülüyor. Adaptasyoncu olmayan açıklamalarda ise doğal seçilimin yerine neyin koyulduğu pek belli değil. Her ne kadar HCF makalesinde özyineleme (recursion) yeteneğinin ipuçlarını sosyal ilişkiler, yön bulma gibi dil için adapte olmamış başka yeteneklerde bulabileceğimizi söylüyorlarsa da bu açıklama pek doyurucu görünmüyor. Gerçekten de Chomsky’nin bu makale yayınlandıktan sonra da dilin evrimine sebep olan şeyin “bazı fiziksel güçler” olduğu şeklindeki iddiasında ısrar ettiği görülüyor.[41]

Dolayısıyla bu teoriye göre bizim ihtiyacımız olan şey dildeki değişim ve popülâsyondaki dağılım dinamiklerini içeren bir dilin evrimi kavrayışı... EG gibi doğuştan gelen statik bir biyolojik yetenek (endowment) böyle bir yapıya sahip gibi görünmüyor. Christiansen tek bir popülâsyonda bile önemli dil değişimleri yaşanırken farklı ortamlara adapte olan fenotipik esnekliğin, dili sürekli belli bir şekilde işleyen genlere tercih edileceğini düşünüyor.

O halde şimdi soruyu tersten sormak gerekiyor. Yani beynin dile göre şekil aldığını düşünmektense dilin beynin yapısına göre şekil aldığını söylemek… Bu iddiaya göre dil tamamen dil fakültesi dışı faktörlerle ortaya çıkıyor. Bu tezi anlamak için dili bir canlı gibi düşünmek mümkün. Nasıl ki canlılar hayatta kalabilmek için çevrelerine uyum sağlıyorlarsa, diller de daha kolay öğrenilmek için beyne uyum sağlıyorlar. Burada önemli olan dilin nesilden nesile aktarılması (cultural transmission). Dillerin daha kolay öğrenilen özellikleri nesilden nesile aktarılırken daha zor öğrenilen özellikleri eleniyor. O halde dil beyinde hali hazırda bulunan genel öğrenme mekanizmalarına uyum sağladıkça bir biçime giriyor. İşte Evrensel Gramer tespiti aslında doğuştan gelen biyolojik bir yetenek olmaktan çok, insanlarda zihinsel düşünce mekanizmalarından, ses sisteminden vs. kaynaklanan kısıtlamaların oluşturduğu bir evrensel eğilimler dizisi olarak ortaya çıkıyor. Buradaki çıkış noktası, dillerin varlık nedeninin insanlar tarafından üretilebilir, öğrenilebilir ve işlenebilir bir mekanizma olması... Buna uymayan diller (bir zamanlar bütün insanların anlaması için yaratılan yapay dilleri hatırlayın) eleniyor. Dolayısıyla diller çevreye uyum üzerinden doğal seçilime tabi tutulan canlılar gibi, beynin genel öğrenme mekanizmalarına uyum sağlama üzerinden seçilime tabi tutuluyor.

Dilde geçmiş zaman fiillerinin nasıl edinildiğini düşünelim. Sık karşılaşılan düzensizlikler (go-went) daha seyrek karşılaşılanlardan (lie –lay) daha kolay öğrenilir. Daha seyrek karşılaşılanlar ise başka yapılarla benzeşiyorlarsa daha kolay öğrenilir (sleep-slept, keep-kept (eep – ept)). O halde düzenlilik ve sıklık olmak üzere iki önemli faktör vardır. Yüksek sıklıktaki fiiller düzensiz olsalar da daha kolay öğrenilirken düzensiz olan ve seyrek kullanılan fiiller daha zor öğrenilir. Psiko-linguistik çalışmalar buna benzer düzenlilik-sıklık ilişkilerini seslendirilen kelimelerin tanınması, kelimelerin görsel tanınması ve cümlelerin işlenmesi sürecinde de kullanıldığını göstermektedir. Dolayısıyla bir dilin nasıl evrileceği konusunda da, düzenlilik-sıklık ilişkisinin bir önemi olduğunu varsayabiliriz. Çünkü beyne en uygun yapı ancak böyle oluşur.

Peki yukarda bahsettiğimiz dillerdeki benzerlikler bu teoride nasıl açıklanır? Bunları ancak dile etki eden fakat dilden kaynaklanmayan bazı kısıtlamalarla açıklayabiliriz. Örneğin, düşünceden gelen kısıtlar, kavrama gücünden gelen kısıtlar, öğrenme ve işleme mekanizmaları üzerindeki bilişsel kısıtlar, kullanımbilimden (Pragmatics) gelen kısıtlar ve en önemlisi bu kısıtların çeşitli boyutlardaki bileşkeleri, bildiğimiz anlamda diller arasındaki benzerlikleri açıklıyor olabilir. Örneğin beynin dile bağlı olmayan sıralı öğrenme (sequential learning) özelliği, dildeki sözdizimsel yapıların belirsizliğini ortadan kaldırmak için gerekli olan hiyerarşik yapı çözümlemesinde rol alıyor olabilir.

Dolayısıyla bu teoriye göre dilin evrimini incelemek birbiri içine girmiş üç adaptif sistemi ve bunların birbiriyle ilişkilerini incelemekle mümkün. Bu sistemler, bireysel öğrenmeler, kültürel aktarım ve biyolojik evrimdir.

Kirby ve Christiansen dilin evrimi için farklı bir çalışma yöntemi öneriyorlar. Onlara göre sayısal (computational) modellemeler dilin evriminin incelenmesinde daha çok kullanılmalıdır. Kirby bilgisayar modellemelerinin önemini şu üç başlıkta topluyor: (1) Bu tür modellemeler tezlerin daha açık bir biçimde ifadesini sağlıyor. (2) Dikkatli kullanıldığında bu tip modellemeler evrimsel mekanizmaların nasıl işlediğine dair fikir veriyor. (3) Bir açıklamanın nasıl işlediğinin gösterilmesi için simülasyonlar oluşturmanızı sağlıyor.

Konuya bu tarz bir yaklaşım hem dillerdeki benzerliklerin nasıl oluştuğuna dair hem de çocukların dili bu denli hızlı bir şekilde nasıl edindiklerine dair yeni bir pencere açıyor. Bu pencereden bakanlar ne sonuca ulaşırlarsa ulaşsınlar dilin evrimi konusunda önemli bir adımı temsil edecekler diye düşünüyorum.




38) Kirby, S. (2007) The evolution of language. Dunbar, R. and Barett, L. (haz) Oxford Handbook of Evolutionary Psychology.

39) Christiansen, M. H. ve Chater, Nick (2008) Language as shaped by brain. Behav. Brain Science. 31: 489 – 558.

40) Bu bölüm hazırlanırken faydalınan diğer kaynaklar:

Christiansen, M. H. ve Kirby, S. (2003) Language evolution: Consensus and controversies. Trends in Cognitive Science. 7: 300 – 307.

Brighton, H. Smith, K. ve Kirby, S. (2005) Language as an evolutionary system. Physics of Life Reviews 2: 177 – 226.

41) Chomsky, N. (2002) On Nature and Language. Cambridge. Syf. 146 - 151


Önceki
Tomasello


Sonraki
Sonuç Yerine

yazdırılabilir görünüm