Evrimi Anlamak kapsamlı ve anlaşılır evrim rehberiniz!

P1:evrim tarihi 3 9

Git ve: kullan, ara
History marquee3.jpg


1800 Öncesi1800'ler1900'lerden Günümüze


Biyocoğrafya: Wallace ve Wegener

Wallace2.jpg

Doğal seçilim yoluyla evrim kuramı Charles Darwin tarafından önerilmiştir (ve aynı zamanda da Alfred Russel Wallace tarafından).” Bu örnekte olduğu gibi bugün Alfred Russel Wallace’ın (solda) adı genellikle parantezler içinde bir detay olarak geçmektedir. Buna karşın Wallace, özellikle doğayı evrim kuramını kullanarak yorumlayan büyük bir doğa bilimcidir. Bilim dünyasına yaptığı en önemli katkılarından birisi modern biyocoğrafya biliminin kurulumunda yaptığı katkıdır. Bu bilim dalında türlerin dünya üzerine nasıl dağıldıkları ve bu şekilde dağılmalarının nedenleri araştırılır.

Wallece’ın1876’da yayınlanan "Hayvanların Coğrafik Dağılımı" adlı kitabında kendi adlandırdığı biyocoğrafik bölgelerde yaşayan hayvanları betimlediği levhalar bulunmakta. Burada Borneo ormanlarında bulunan tipik memeliler resmedilmiş.


Türlerin dağılım alanlarının örüntüleri

Wallace 1848 yılında Amazon ve Güneydoğu Asya yolculuklarına başladığında, evrim fikrini zaten kabul etmişti. Yolculuklarında, coğrafyanın türlerin yayılma alanlarını nasıl etkilediğini göstererek evrimin gerçekten gerçekleştiğini anlatmaya çalıştı. Yüz binlerce hayvan ve bitkiyle çalıştı, her birinin nerede yetiştiğini çok dikkatli bir şekilde not aldı. Bulduğu türlerin yayılma örüntüsü, evrim için önemli bir kanıt niteliğindeydi. Örneğin, nehir ve sıradağların birçok türün yayılış sınırlarını oluşturduğunu gördüğünde şaşkına dönmüştü. Türlerin belirli iklimlerde yaşayabilecek uyarlanımlarla yaratılmış olduğu açıklaması, eskiden gelen geleneksel bir açıklamaydı ancak Wallace benzer iklim şartlarında çok farklı türlerin yaşadığını gördüğünde bu açıklamanın bir anlamı kalmadığını görmüştü.


Wallace, Darwin’in Türlerin Kökeni’nde vardığı bir sonuca büyük oranda ulaşmıştı, bu da biyocoğrafyanın “kalıtımın basit bir kaydı” olduğu sonucuydu. Türler yeni yaşam alanlarında koloni kurarken eski yayılma alanlarıyla aralarına dağ sıraları ya da diğer engeller girdikçe bugün sahip oldukları dağılımlara da ulaşmış oluyorlardı.


Bu harita Wallece’ın kitabında, dört alt-bölgesiyle (kırmızı hatlar) birlikte, Doğu biyocoğrafik bölgesini göstermektedir. “Wallece’ın Hattı”okla gösterilmektedir.

Wallace biyocoğrafya çalışmalarını zorlayarak ölçekleri Darwin’in ölçeklerinden daha ileriye götürmeye çalıştı. Örneğin, Endonezya’daki gezisine devam ettikçe, takımadaların kuzeybatı kısmı ile güneydoğu kısımlarının benzer iklim ve araziye sahip olmalarına karşın aralarındaki keskin ayrımı gördüğünde çok şaşırmıştı. Sumatra ve Java ekolojik olarak daha çok Asya anakarasına benzerken, Yeni Gine daha çok Avustralya’ya kıtasına benziyordu. Daha sonradan “Wallace’ın Hattı” adı verilen bir hatla adaları net bir şekilde birbirinden ayırdı. Ardından yerküre üzerinde altı büyük biyocoğrafik bölge tanımladı, Wallace’ın Hattı Doğu ve Avustralya bölgelerini birbirinden ayırmış oluyordu.


Wegener awi.jpg

Levha tektoniği

Wallace’ın dünya üzerinde tanımladığı biyocoğrafik bölgeler kabaca kıtalar ile çakışmaktadır. Ancak yirminci yüzyılda, bilim insanları yaşam tarihi boyunca biyocoğrafyanın çok daha dinamik olduğunu fark ettiler. 1915 yılında Alman yerbilimci Alfred Wegener (solda), aynı bitki ve hayvan fosillerinin Atlantik’in karşı kıyılarında da bulunduğunu keşfettiğinde şaşırmıştı. Okyanus, canlıların kendi başlarına geçemeyecekleri kadar büyük olduğundan, kıtaların bir zamanlar birbirleriyle bağlantılı olması gerektiğini öne sürdü. 1960 yılına gelindiğinde ise, bilim insanları okyanus tabanını haritalandırmışlar ve kıtaların ayrılmasını olası kılan levha tektoniği mekanizmasını açıklamışlardır.

Wegener bazı canlıların fosil dağılımının, onun kıtaların bir zamanlar birleşik olduğu kuramını desteklediğini fark etti.

Şimdilerde biyocoğrafyacılar için, kıtalar birbirleriyle çarpışabilir ve barındırdıkları türler birbirlerine karışabilir, kıtalar ayrıldığında da yeni türleri almış olabilirler. Afrika, Güney Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda bir zamanlar tek bir dev kıtanın, Gondvana’nın parçalarıydılar. Önce Afrika, sonra Yeni Zelanda ve en son da Avustralya ve Güney Amerika kıtaları birer birer ayrıldılar. “Midge” olarak bilinen böceklerde olduğu gibi bazı türlerin evrimsel ağaçları da aynı örüntüyü gösterirler. Örneğin, Güney Amerika ve Avustralya midge böceklerinin birbirlerine yakınlıkları, Yeni Zelanda türlerine olan yakınlıklarından daha fazladır. Bu üç kıtanın böceklerinin birbirlerine olan yakınlıkları, Afrika böceklerine olan yakınlıklarından daha fazladır. Diğer bir deyişle, sadece birkaç hafta yaşayabilen bir böcek, biyocağrafyacılara kıtaların on milyonlarca yıllık hareketlerini anlatabilir.

Yerküre kabuğu kesintisiz gibi görünüyorsa da, gerçekte yap-boz gibi birbirine geçen levhalardan oluşmaktadır.
Önceki
Erken Evrim ve Gelişim: Ernst Haeckel


Daha fazlasını keşfet!
Paleomap Sitesi’nde levha tektoniği (ing.) üzerine okuma yapabilir, haritaları inceleyebilirsiniz.
Sonraki
Hominid Fosilleri, İnsanın Evrimleşmesi: Thomas Huxley & Eugene Dubois

Wallace’ın 1848’de ki resmi The Alfred Russel Wallace Page’den; Wegener resmi Alfred Wegener Institute for Polar and Marine Research’den, Bremerhaven-Germany; Fosil dağılımı ve levha gösterimi U.S. Geological Survey’den alınmıştır.

yazdırılabilir görünüm