Dayanılabilir felaketler

Dayanılabilir felaketler

Kitlesel yokoluşlar tanım gereği serttirler ama hepsi kendine özgü bir felaket senaryosu ile karşımıza çıkar. Her ne kadar KT yokoluşuna bir asteroid neden olmuş gibiyse de diğer yokoluşlar buzul çağları, küresel ısınma, volkan faaliyeti, deniz seviyesi değişiklikleri ve okyanusların ve atmosferin oksijen düzeyindeki değişmelerden de kaynaklanmış olabilir. Bu faktörlerdeki farklılıklara bakarak, her yokoluşun, kuralları farklı şekillerde değiştirerek çeşitliliğe farklı etkileri olduğunu söyleyebiliriz. David Jablonski’nin hipotezi (coğrafi dağılım alanı büyük olan grupların kitlesel yokoluşlardan korunduğunu söyleyen hipotez) Kuzey Amerika’da bulunan KT kitlesel yokoluşundan kalma midyelerden esinlenmiş ve bu kanıtlarla desteklenmiştir. İyi ama, bu fikrin farklı zaman ve mekanlardaki diğer organizmalar için de geçerliliği var mı? Başka bir deyişle, kitlesel yokoluşların genel “kural”ı nedir? Jablonski’nin bu kuralı ilk kez formüle etmesinden sonraki 20 yılda birçok başka bilim insanı bu fikri başka zaman dilimleri için ve kendi çalıştıkları organizmalar üzerinde denediler ve genel olarak geçerli bir kural olduğunu gördüler. Dünya’daki beş büyük kitlesel yokoluş için (asteroid etkisiyle gerçekleşmiş olsun ya da olmasın) bu kural geçerlidir. Jablonski geniş kapsamlı bu kuralın normal zamanlarda da işlediğini, ancak normal zamanlarda başka etkenlerin de hayatta kalmayı etkilediğini; coğrafi dağılımın yalnız kitlesel yokoluş zamanlarında asıl etken konumuna geçtiğini ve bu diğer etkenlerin faydalarının eriyip gittiğini düşünüyor. Jablonski’ye göre bu, geleceğin heyecan verici araştırma sahalarından biri olacak.

Bu kuralın genele uygulanabilirliği kitlesel yokoluşların nasıl gerçekleştiği ile ilgili aydınlatıcı bir resim çiziyor. Kitlesel yokoluşlar sırasında hayatta kalma kuralları neden değişir? Normal zamanlarda avantajlı olan özellikler kitlesel yokoluş zamanlarında neden işe yaramaz hale gelir ve geniş bir coğrafi alana sahip olmak neden o kadar önem kazanır? Jablonski’ye göre kitlesel yokoluşlar olurken normal biyolojik döngülerin hemen hepsinde topyekün bir çöküş meydana gelir ve böylece normal zamanlarda avantajlı olan özellikler anlamsızlaşır. Jablonski, ayrıca, kitlesel yokoluşun bütün kaosuna rağmen, yıkıma karşı bir koruma sağlayan, az sayıda, küçük, rastgele dağılmış sığınakların bulunacağını da ileri sürmektedir. Böylece grubunuzun hayatta kalması, grubun üyelerinin bir kısmının bu sığınaklardan birinde yaşıyor olmasına bağlı olacaktır. Yani şans dar bir coğrafyada yaşayan gruplardan yana olmaktansa, daha geniş bir alana yayılmış gruplardan yana olacaktır. Jablonski bu durumu küresel bir yangında rastgele dağılmış vahacıklara benzeterek açıklamaktadır: “Kitlesel yokoluşlarda temelde küresel çapta bir çalkalanmanın olmuş olması gerekir; ama Dünya’nın bir yerinde bu olayın olumsuz etkilerini yumuşatarak sığınak vazifesi görecek küçük bölgeler olacaktır. Böylece geniş alanlara yayılmış olan cinslerin bu sığınaklarla karşılaşma ihtimalleri, daha dar alanlarda yaşayanlara oranla çok daha fazla olacaktır… Burada ilginç olan şu ki sığınak alanlar Dünya üzerinde belli bir ya da birkaç yerde değiller. Örneğin İspanya ya da Florida tamamen bir sığınak değiller; böyle büyük çaplı sığınakların varlığını araştırdık ama bulamadık… Sığınaklar çok daha küçük ölçekli olmalılar; şurada bir körfez, orada bir ada gibi.” Jablonski bu küçük sığınaklar fikrini sınamak için yokoluşlarla ilgili coğrafi örüntüleri dikkatlice inceliyor: “Şimdiye kadar bulunamadı ve bulmak için çok da çalıştık ama birgün olağanüstü düzeyde düşük yokoluşların gerçekleştiği bu küçük sığınaklardan birini bulmak muhteşem olacak.”

Önceki
Evrimsel gerçeklerin oltayla tutulması: David O. Conover’ın Çalışması
Sonraki
Balık Eşeyinden Balık Boyutuna