Evrimi Anlamak kapsamlı ve anlaşılır evrim rehberiniz!

A9f:İçortakyaşam 05

Git ve: kullan, ara
Evrim 101 İçindekiler << önceki | sonraki >>

Köklerimizi keşfedelim

İçortakyaşamın ortaya çıkışına dair halen cevaplanmayı bekleyen birçok soru var. Örneğin ilk içortakyaşamcı misafir (endosimbiont) bakteri konak hücreye nasıl girmiş olabilir? Konak hücre misafiri yemeye mi çalışıyordu? Öyleyse misafir nasıl oldu da sindirilmedi? Yoksa misafir bakteri, Jeon’un X-bakterileri gibi, konağa saldırıp onu sömürmeye çalışan bir asalak mıydı?


Birleşen ve ökaryotik hücrelerin atasını oluşturan o iki prokaryotun hangi türlere ait olduklarını keşfedebilirsek, bu soruların cevaplarına da yaklaşmış olacağız. Bu gibi durumlarda biyologlar, farklı canlıların DNA dizilimlerini karşılaştırır, böylece edindikleri akrabalık bilgilerini kullanırlar. Genel olarak, iki canlının DNA dizilimleri ne kadar çok benzerlik gösterirse, bunların ortak ataları da o denli yakındır. Tersine iki canlının DNA dizilimleri arasında pek çok farklılık görünüyorsa, bu ikisinin ortak atasının çok eskiye dayandığının işaretidir. Zira uzun zamandır ayrı ayrı evrilen iki organizmanın DNA dizilimlerinde zamanla farklılıklar birikmesi beklenir. Böylece biyologlar, farklı organizmaların DNA dizilimlerini karşılaştırarak, kimin kiminle daha yakın akraba olduğunu gösteren aile ağaçları oluştururlar.


Geneticdistance clade.gif


Biyologlar serbest yaşayan bakterilerle mitokondrinin akrabalığını test etmek için mitokondrinin DNA’sını incelediler. Bu çalışmalar gösterdi ki, birincisi, tüm mitokondriler tek bir ortak atadan türemiştir - yani mitokondrili içortakyaşamın doğuşu tek bir defa gerçekleşmiş, bir ikinci vaka yaşanmamıştır. İkinci bulgu ise mitokondrilerin bugünkü en yakın akrabalarının Rickettsia prowazekii adlı bakteri oluşudur. Bu asalak bakteriler insanlara pire gibi hayvanların ısırıklarıyla bulaşır ve tifüs salgınlarına yol açarlar.


DNA dizilimi okunmasına ilişkin projeler her geçen gün farklı türlerin genomunu çözdükçe, ilginç bir gerçek daha ortaya çıktı: Meğer ökaryot ‘konak’ hücrelerin genomları, arke türü canlılarla birçok benzerlik taşımaktaymış. Arkeler, canlı dünyasında en ilginç ve en az tanınan kümedir. Bu prokaryotlar Antarktika, Ölü Deniz, denizlerin derinliklerindeki menfezler, kaynarcalar, lağım kanalları gibi olağandışı ortamlarda yaşadıklarından, 1977’ye kadar keşfedilmemişlerdi. Lakin bu garip yaratıklardan birinin atası, vaktiyle içortakyaşama geçen o konak hücre, yani bizim de atamız olmuş olabilir.


Garip ama gercek.gif
Dikkat et yanarsın: Arkeler aşırıyı sever
Aşırı şartları seven organizmalar "aşırıseven" olarak adlandırılır; arkeler de bunların en güzel örnekleri arasındadır. Bazı arke türleri sirkeden daha asidik çözeltilerde hayatlarını sürdürür. Diğerleri amonyak kadar bazik ortamlarda yaşar. Kolunuzu bu tip aşırısevenlerin yaşadıkları ortamlara daldıracak olsanız, cildiniz anında kızarıp yanacaktır! Arkeler inanılmaz sıcaklıklara da katlanabilirler - birçoğu suyun kaynama noktasının üzerindeki sıcaklıklarda yaşar! Onların hücreleri de bizimkiler gibi hücre zarı, protein ve DNA’dan oluştuğuna göre, nasıl böyle ortamlarda sağ kalabiliyorlar? Arkeler ve diğer bazı aşırıseven organizmalar, özel tuzlar ve proteinler sentezlerler. Otomobil radyatöründeki antifriz gibi bu maddeler de, dış şartlar zorlasa bile hücre metabolizmasını donmaktan ya da dağılmaktan korur. Arkelerin varlığı, milyarlarca yıl önce, yanardağ dolu yeryüzü kaynarken bile yaşamın var olmuş olabileceğine işaret eder. Hatta diyebiliriz ki, eğer günün birinde başka bir gezegende yaşam keşfedilirse, bu canlılar da muhtemelen arkelere benzer aşırısevenler olacaktır.


Önceki
İçortakyaşama dair bulgular


Sonraki
İçortakyaşam ne kadar önemli?

yazdırılabilir görünüm