Gillespie ve Oxford’un çözmeye çalıştıkları gizem şuydu: Farklı adalardaki şenyüz örümcekleri arasında nasıl olmuş da birbirlerinden bağımsız bir şekilde, hem benzer morflar, hem de 2 sarıya 1 diğer renk oranı evrilmişti? Araştırmacılar, farklı popülasyonlarda bu oranın korunmasının bazı üstünlükleri olabileceğini düşündüler. Belki de bir çeşit seçilim mekanizması, sarı ve diğer renk morfları arasında denge sağlayacak şekilde işlemekteydi.
Acaba sarı morf kamuflaj gibi bir üstünlük sağlıyor, bu sayede doğal seçilim sürecinde diğer morflara göre yaygınlaşıyor olabilir mi? Gillespie ve Oxford bu hipotezi reddettiler. Çünkü bu durumda sarı morfun üreme başarısı hep daha yüksek olurdu ve popülasyondaki sıklığı sürekli artardı. Gözlenen durum ise böyle değil. Popülasyonlarda 2 sarıya 1 diğer renk oranı kararlı bir şekilde korunuyor.
Peki acaba işin içinde eşeysel seçilim olabilir mi? Belki de kırmızı morflar eşleri etkilemede daha başarılıyken, sarı morflar kamuflaj ile avantaj sağlıyorlar. Bu durumda sarı morfların sıklığı eşeysel seçilim baskısı altında azalırken, avlanma baskısı altında artıyor. Sabit oran da bu iki seçilim modelinin rekabeti sonucu ortaya çıkıyor. Ancak Gillespie ve Oxford, iki bulguya dayanarak bu hipotezi de reddettiler. Birincisi, örümcekler renk körüdürler, ikincisi de gececidirler. Renk körü örümceklerin eşlerini karanlıkta, gülümseyen kırmızı sırtlarına bakarak seçmeleri biraz zor olurdu! O yüzden araştırmacılarımız eşeysel seçilimi de bir kenara koydular. Şenyüz örümceklerinin esrarı bir türlü yakayı ele vermiyordu..